D Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları
D Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
- dağdağa: gürültü, telâş,
- dağılmak: 1. yayılmak. 2.saçılmak. 3. düzensizlik,
- dağınık: saçılmış, karışık, perişan, tarumar, dikkatsiz, derbeder, savruk,
- dağıtıcı: müvezzi.
- dağıtılmak: feshedilmek, tevzi edilmek,
- dağıtmak: bölmek, tevzi etmek, pay etmek, üleştirmek, parçalamak, feshetmek.
- dağlamak: yakmak.
- daha: henüz.
- dâhil: iç, içeri, içinde.
- dahilî: iç.
- dâhiliye: iç işleri.
- daim: sürekli, devamlı, ara vermeden, boyuna,
- daima: her zaman, devamlı,
- daimî: sürekli, devamlı, temelli.
- dair: 1. ait, ilişkin. 2. hakkında. 3. üzerine.
- dal: 1. kol. 2. bölüm. 3. şube.
- dalâlet: sapkınlık,
- dalamak: ısırmak,
- dalaş: kavga, dövüş,
- dalgı: gaflet, aymazlık,
- dalkavuk: ikiyüzlü, yaltakçı, yardakçı,
- dâm: tuzak.
- dam: 1. çatı. 2. ahır. 3. ev. 4.cezaevi. 5. kavalye,
- damat: güvey,
- damgalamak: 1. damga vurmak. 2. lekelemek, karalamak, kötülemek,
- dangalak: avanak, bön.
- danışma: 1. istişare. 2. müracaat. 3. müzakere. 4. müşavere,
- danışman: müşavir,
- daniska: iyi, en iyi.
- dar: 1. ensiz, kıt, elverişsiz. 2. zorlukla.
- daralmak: 1. sıkılaşmak. 2.bunalmak, sıkılmak,
- darbımesel: atasözü,
- darılmak: küsmek, gücenmek, kırılmak,
- dargın: küskün,
- darlık: yokluk, yoksulluk,
- darmadağınık: karmakarışık.
- darülfünun: üniversite,
- davet: çağrı,
- davetiye: duyuru,
- dayanak: destek,
- dayanıklı: 1. sağlam. 2. metin.
- dayanıksız: 1. çürük. 2. güçsüz.
- dayanmak: yaslanmak, abanmak, çullanmak,
- debdebe: görkem, şatafat,
- dede: 1. büyükbaba. 2. ihtiyar. 3. yaşlı,
- defa: kere, kez, sefer, öğün.
- defetmek: savmak, savuşturmak,
- define: gömü.
- değer: 1. kıymet, fiyat, bedel, ücret. 2. artam, meziyet, kıymet, erdem, fazilet,
- değerbilir: kadirşinas,
- değersiz: bayağı, adi, soysuz.
- değgin: 1. ait. 2. ilişkin. 3. dair.
- değmek: temas etmek, dokunmak, ellemek,
- değnek: sopa.
- dehr: dünya,
- dehşet: korku, yılgı,
- dehşetli: korkunç,
- dejenere: soysuzlaşmış.
- dek: kadar, değin,
- dekolte: açık.
- delege: murahhas,
- deli: akıl hastası, kaçık, çılgın, mecnun, divane,
- delidolu: patavatsız,
- delil: kanıt.
- delişmen: şımarık, delidolu,
demeç: beyanat,
- demirkazık: kutupyıldızı.
- denek taşı: mihenktaşı.
- deneme: tecrübe, deney, sınama, yoklama, muayene, tetkik, prova, araştırma.
- denet: kontrol,
- denge: muvazene,
- denk: 1. eşit. 2. uygun,
- denklem: eşitlik
- deprem: zelzele,
- depreşmek: nüksetmek,
- derece: aşama, rütbe, basamak, kıvam, seviye, mertebe, kademe,
- dergi: mecmua,
- derhâl: hemen,
- derlemek: toplamak, biriktirmek.
- derman: 1. güç. 2. ilâç. 3. çare.
- dermansız: güçsüz, hâlsiz, yorgun argın, bitik, takatsiz.
- dernek: cemiyet, kuruluş,kurul,
- dershane: derslik,
- dertli: 1. üzgün. 2. hasta,
- derya: deniz.
- deste: 1. demet. 2. bağlam. 3. bağ.
- destur: 1. izin. 2. savulunuz.
- detay: ayrıntı,
- deva: ilâç.
- devamlı: sürekli, mütemadiyen, daimi,
- devinim: hareket,
- devir: 1. yaşayış. 2. dönem. 3. dönme,
- devirmek: 1. düşürmek. 2.yıkmak. 3. içmek,
- devran: 1. talih. 2. dünya. 3.kader. 4. baht. 5. zaman,
- devre: dönem, çağ.
- devrim: inkılâp,
- devriye: kol, karakol,
- devşirmek: toplamak,
- deyim: tabir,
- deyiş: üslûp.
- dış: 1. dışarı. 2. hariç, harici,
- dış alım: ithalat,
- dış satım: ihracat,
- dışbükey: konveks,
- dışık: cüruf,
- didaktik: öğretici,
- didar: yüz, çehre.
- difteri: kuşpalazı,
- diğeri: başka, öbür, öteki,
- dik kafalı: geçimsiz, inatçı, huysuz,
- dikkatsiz: savruk, dalgın, özensiz, dil: gönül.
- dilaver: bahadır, yiğit,
- dilbaz: konuşkan,
- dilber: güzel,
- dildar: sevgili,
- dilek: arzu, istek,
- dilemek: istemek,
- dilşat: mutlu, bahtiyar,
- dimağ: beyin,
- dinamik: hareketli, canlı,
- dinç: esen, sağlam, güçlü, canlı, zinde,
- dinlemek: kulak vermek, işitmek, söz dinlemek,
- dinlenmek: 1. istirahat etmek. 2. önemsenmek, sözü geçer olmak,
- dingin: sakin,
- dinsel: dini.
- dipli: 1. derin. 2. esaslı.
- dirayet: 1. yetenek. 2. beceriklilik. 3. seziş,
- direktif: yönerge, direktör: yönetici,
- diri: 1. canlı, sağ, yaşayan. 2.solmamış. 3. pişmemiş,
- dirilmek: canlanmak,
- dirim: hayat,
- dirlik: huzur, refah,
- disiplin: düzen,
- dişlemek: ısırmak,
- dişli: güçlü, arkalı, koruyuculu.
- divane: deli, kaçık,
- diyalekt: lehçe,
- diyalog: konuşma, anlaşma,
- diyar: ülke.
- dize: mısra,
- dizgi: tertip, nizam,
- dizgici: mürettip.
dizmek: sıralamak,
- doğa: tabiat,
- doğal: tabiî,
- doğa ötesi: metafizik,
- doğramak: kesmek, dilimlemek.
- doğru: 1. düz. 2. namuslu, dürüst. 3. gerçek. 4. yasal,
- doğrulamak: onaylamak, teyit etmek, tasdik etmek,
- doğrulmak: yönelmek, düzelmek,
- doğrultu: istikamet, yön, cihet,
- doğu: şark.
- doğuşlu: asil.
- doğuştan: yaradılıştan,
- doktor: hekim,
- dokunaklı: üzücü, etkili, hüzünlü, acıklı,
- dokunmak: değmek, ellemek,
- dolan: hile
- dolaşmak: gezinmek,
- dolay: etraf, çevre, havali, yöre.
- dolayı: …. ötürü, …. yüzünden, …. sebebiyle,
- dolmak: 1. toplanmak. 2. tamamlanmak,
- doludizgin: son hızla,
- dombay: manda,
- donakalmak: şaşmak,
- donuk: mat, puslu.
- doruk: zirve,
- dost: arkadaş, ahbap,
- dostane: dostça,
- doymaz: aç gözlü,
- doyum: yetinme, kanaat,
- doyurucu: kandırıcı, inandırıcı,
- doz: miktar.
- dökmek: boşaltmak, akıtmak, saçmak, salmak, bırakmak, açığa vurmak, söylemek,
- dönmek: 1. geri gelmek. 2.caymak. 3. devretmek,
- döş: göğüs,
- döşeme: mefruşat,
- dövüş: kavga,
- dua: yakarış,
- dumanlı: sisli,
- durağan: sabit,
- durgun: keyifsiz, neşesiz, sakin.
- durmadan: sürekli, aralıksız,
- durmak: kesilmek, dinmek, bulunmak, işlemek,
- duru: berrak, temiz.
- durum: vaziyet, hâl.
- duyarlık: hassasiyet,
- duygu: his.
- duygulu: içli, hassas,
- duygusuz: kalpsiz,
- dünya: 1. âlem, acun, evren.2. el gün, herkes,
- düş: rüya.
- düşmek: 1. yuvarlanmak. 2. yağmak. 3. isabet etmek. 4. alçalmak.
- düşünce: 1. fikir, kanı, anlayış. 2. tasa, kaygı,
- düşünceli: tasalı,
- düşüncesiz: 1. tasasız, kaygısız. 2. fikirsiz,
- düşünür: filozof,
- düvel: devletler.
- düyun: borçlar,
- düz: doğru, sade.
- düzelmek: iyileşmek,
- düzen: 1. tertip, intizam. 2.akort. 3. hile.
- düzenbaz: hileci, düzenci,
- düzenci: hileci,
- düzenlemek: tertip etmek, düzeltmek, tanzim etmek,
- düzenli: düzgün, muntazam,
- tertipli, derli toplu,
- düzey: seviye,
- düzme: sahte,
- düzmece: uydurma, sahte,
- düzmeci: sahtekâr,
- düztaban: uğursuz,
- düzülmek: koyulmak,
- düz yazı: nesir.