T Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları
T Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
- taahhüt: üstlenme,
- taahhütlü: alındılı, bağıtlı,
- taammüden: bile bile, tasarlayarak,
- taarruz: saldırı,
- taassup: bağnazlık,
- tabaka: kat, katman,
- tabansız: korkak,
- tabetmek: basmak,
- tâbi: bağlı,
- tabiat: doğa.
- tabiatıyle: kendiliğinden,
- tabii: 1. doğal. 2. şüphesiz,
- tabiiyet: 1. bağlılık. 2. uyrukluk,
- tabip: hekim,
- tabir: 1. deyim. 2. yorma,
- tacil: hızlandırma,
- tacir: tüccar,
- tacizlik: tedirginlik,
- tadilât: değişiklik,
- tafsilat: ayrıntı,
- tahakkuk: gerçekleşme,
- tahakküm: zorbalık.
- tahammül: 1. dayanmak. 2. kaldırmak. 3. katlanmak. 4. sabır,
- taharet: temizlenme, temizlik.
- tahassüs: duygulanma,
- tahayyül: düşleme, imgeleme.
- tahdidat: sınırlamalar, kısıntılar.
- tahıl: hububat, zahire,
- tahkikat: soruşturma,
- tahlil: çözümleme,
- tahliye: boşaltma,
- tahmin: oranlama,
- tahminen: aşağı yukarı,
- tahrif: değiştirme,
- tahrik: kışkırtma,
- tahrip: yıkma.
- tahsil: 1. alma, toplama. 2.öğrenim,
- tahsilât: toplama,
- tahsisat: ödenek, karşılık,
- tahta: ahşap,
- takat: güç.
- takatsiz: dermansız,
- takdim: 1. sunma. 2. tanıtma.
- takdimci: sunucu, tanıtıcı,
- takdim etmek: 1. sunmak. 2.tanıtmak,
- takdir: beğenme,
- takdis: kutsama,
- takılgan: muzip,
- takibat: kovuşturma, izleme,
- takip etmek: izlemek,
- takriben: aşağı yukarı,
- takribi: yaklaşık,
- takrir: önerge,
- taksim: bölüştürme,
- taksimat: bölüntüler,
- taksirat: 1. kusurlar, suçlar. 2. alın yazısı,
- takunya: nalın,
- takviye: sağlamlaştırma, pekiştirme, kuvvetlendirme,
- talan: yağma,
- talebe: öğrenci,
- talep: istek.
- talih: 1. şans, baht. 2. kader, yazgı, alın yazısı,
- talihli: şanlı, kaderli.
- talihsizlik: şanssızlık.
- talim: 1. öğretim. 2. yetiştirme. 3. alıştın,
- talimat: yönerge, direktif,
- talimatname: yönetmelik,
- talip: istekli,
- tam: eksiksiz,
- tamah: aç gözlülük, hırs.
- tamahkâr: aç gözlü, hırslı,
- tamam: bütün, eksiksiz, tüm.
- tamamen: büsbütün,
- tamamlama: bütünleme, bitirme,
- tamim: genelge,
- tamir: onarım.
- tamlayan: belirten,
- tan: şafak, fecir,
- tanı: teşhis,
- tanıdık: bildik, dost.
- tanık: şahit,
- tanıklık: şahitlik,
- tanım: tarif,
- tanınmış: ünlü.
- tanıtma: takdim.
- Tanrı: Allah, Hak, Rab.
- tanrısal: ilahi.
- tanrısız: dinsiz, imansız, putperest,
- tantana: görkem,
- tanzim: düzeltme, düzenleme.
- tapınak: mabet,
- tapınmak: ibadet etmek,
- taraça: seki.
- taraf: 1. yön. 2. bölge. 3. kat, yan.
- taraftar: yandaş, yanlı,
- tarh: çıkarma,
- tarım: ziraat,
- tarımsal: zirai,
- tarif: tanım,
- tarihi: tarihsel,
- tartaklamak: hırpalamak,
- tartışma: 1. münakaşa. 2. münazara.
- tarumar: darmadağın,
- tarz: biçim, usul.
- tasa: gam, kaygı, kuşku, endişe.
- tasalanmak: hüzünlenmek, gamlanmak,
- tasarı: proje,
- tasarım: tasavvur,
- tasarlamak: tasavvur etmek, zihinde kurmak,
- tasarruf: biriktirim, tutum,
- tasavvur: 1. tasarım. 2. göz önüne getirme,
- tasdik: onaylama, doğrulama.
- tasdik ettirmek: onaylatmak,
- tasfiye: arıtma,
- tashih: düzeltme,
- taslak: kroki, şema, müsvedde.
- tasnif: sınıflama,
- tastamam: upuygun,
- tasvip: onama,
- tasvir: betimleme,
- taşımacı: nakliyeci,
- taşınır: menkul,
- taşınmak: göçmek, nakledilmek,
- taşıyıcı: hamal,
- taşkın: aşın.
- taş kömürü: maden kömürü,
- taş yürekli: acımasız,
- tat: lezzet, zevk, çeşni, haz.
- tatbik: 1. ameliye. 2. pratik,
- tatbikat: uygulama,
- tatil: dinlence, ara.
- tatlı: leziz, şirin,
- tatmin: doygunluk,
- tatminkâr: doyurucu,
- tatsızlık: kavga,
- tav: 1. uygun durum. 2. (hayvanlarda) semizlik. 3. kıvam,
- tavassut: aracılık.
- taviz: ödün.
- tavsiye: öğütleme,
- tayin: atama,
- tayyare: uçak.
- taze: körpe, dinç.
- taziyet: baş sağlığı,
- tazyik: basınç, baskı,
- tebarüz: belirme,
- tebdil: değiştirme,
- teberru: bağışlama,
- tebessüm: gülümseme,
- tebligat: bildiri, bildirme,
- tebrik: kutlama,
- tecavüz: 1. saldırı. 2. sataşma.
- tecil: erteleme, geciktirme,
- tecrit: yalıtım, izolasyon,
- tecrübe: deneyim, deneme, sınama,
- teçhizat: donatım,
- tedarik: bulma, sağlama,
- tedarikli: gerekeni önceden sağlamış,
- tedavi: iyileştirme,
- tedbir: önlem, ihtiyat, temkin.
- tedhiş: yıldırma, terör,
- tedirgin: huzursuz, bezmiş,
- tediye: ödeme.
- tedrisat: öğretim,
- teessüf: acınma, üzülme,
- teessür: üzülme, üzüntü,
- teferruat: ayrıntı,
- tefsir: yorum,
- teftiş: denetim, denetleme,
- tehdit: gözdağı, korkutma,
- tehir: erteleme, geciktirme,
tehlike: çekince,
- tehzip: düzeltme, temizleme,
- tek: biricik, yalnız, eşsiz,
- tekâmül: 1. evrim, gelişim. 2.olgunluk,
- tekdir: azarlama,
- tekdüze: yeknesak, monoton,
- tekerlek: teker,
- tekerlenmek: yuvarlanmak,
- tekerrür: tekrarlanma, yinelenme,
- teklif: öneri, önerme,
- tekniker: teknikçi.
- tek parça: yekpare,
- tekrar: yeniden, gene.
- tekrarlamak: yinelemek,
- tekrarlı: mükerrer,
- teksir: çoğaltma,
- tekstil: 1. dokuma. 2. dokumacılık,
- tekzip: yalanlama.
- telaffuz: söyleyiş,
- telafi: karşılama, giderme,
- telâş: kaygı, tasa.
- telkin: aşılama,
- tema: ana duygu,
- temas: değinim, dokunma, ilişki.
- temaşa: 1. seyir. 2. piyes,
- temayül: eğilim,
- temayüz: sivrilme,
- tembih: uyan, uyarma,
- temel: esas.
- temelli: devamlı, daimi, temenni: dilek.
- temin: sağlama,
- teminat: güvence,
- temiz: 1. lekesiz, kirsiz. 2. özenli.
- temkinli: ağırbaşlı, ölçülü,
- temsil: oyun.
- temsilci: mümessil,
- temyiz: ayırt etme.
- tenakus: azalma,
- tenakuz: çelişki,
- tenasül: üreme,
- tenasüp: orantı,
- teneffüs: solunum,
- tenezzül: alçalma,
- tenha: ıssız, boş.
- tenkit: eleştiri,
- tentene: dantela.
- tenzil: indirme,
- tenzilât: indirim,
- teori: kuram, nazariye,
- tepki: reaksiyon,
- terakki: ilerleme,
- teras: taraça, seki.
- terbiye: 1. eğitim. 2. görgü,
- tercih: yeğleme,
- tercüman: çevirmen,
- tercüme: çeviri,
- tereddüt: duraksama, kararsızlık,
- terfi: yükselme,
- terk: bırakma,
- terör: tedhiş, yıldırma, yılgı,
- tersine: aksine, bilâkis,
- terslenmek: yüz bulamamak, azarlanmak,
- terslik: aksilik,
- tertibat: düzen,
- tertiplemek: düzenlemek,
- tertipsiz: düzensiz, savruk,
- tesadüf: rastlama, rastlantı,
- tesadüfen: rast gele.
- teselli: avuntu,
- teselli etmek: avutmak,
- tesir: etki.
- tesis: kurma,
- tesis etmek: kurmak,
- teskin: yatıştırma,
- tespit: saptama,
- tesviye: düzleme,
- teşbih: benzetme,
- teşebbüs: girişme,
- teşekkül: oluşum,
- teşerrüf: onurlanma,
- teşhir: 1. gösterme. 2. sergileme.
- teşhis: 1. kişileştirme. 2. tanı.
- teşkil: oluşturma,
- teşkilât: örgüt,
- teşrif: şereflendirme,
- tetkik: inceleme,
- tevazu: alçak gönüllülük,
- tevdiat: yatırım,
- teveccüh: güler yüz, yakınlık gösterme,
- tevekkeli: boşuna, nedensiz,
- tevellüt: doğma, doğum,
tevhit: birleştirme,
- tevkif: alıkoyma, tutuklama,
- tevzi: dağıtma, üleştirme,
- teyakkuz: uyanıklık,
- teyit: 1. doğrulama. 2. gerçeklemek,
- tezahür: belirme.
- tezahürat: gösteri,
- tezat: karşıtlık,
- tezkere: pusula,
- tezlik: çabukluk,
- tıp: hekimlik,
- tıpatıp: tastamam,
- tıpkı: aynı.
- tırtıklamak: aşırmak, çalmak,
- tifo: karahumma.
- tiksinme: nefret etme, iğrenme,
- tinsel: ruhi.
- titiz: müşkülpesent,
- tiz: ince, keskin (ses),
- tok: doymuş,
- tok gözlü: gözü tok.
- tolerans: hoşgörü,
- tonton: güzel,
- toparlak: kürevi.
- toplam: yekûn,
- toplum: topluluk, cemiyet,
- toplumbilim: sosyoloji,
- toprak: 1. arazi. 2. kara. 3.ülke. 4. zemin,
- topyekün: toptan,
- tor: 1. ağ. 2. acemi,
- toraman: tombul (çocuk),
- tosbağa: kaplumbağa,
- toy: 1. acemi, tecrübesiz. 2. ziyafet.
- töre: örf, görenek, gelenek, ahlâk,
- tören: gösteri,
- tövbekâr: tövbeli.
- tuhaf: acayip, garip, değişik, antika.
- tuhaflık: 1. tuhaf davranış. 2. garabet,
- turfanda: yeni.
- tutarlı: dengeli, çelişmesiz,
- tutku: eğilim,
- tutkun: bağlanmış,
- tutsak: esir.
- tutu: rehin, ipotek,
- tutucu: muhafazakâr,
- tutuk: durgun, çekingen,
- tutuk evi: tevkifhane,
- tutum: davranış.
- tutumlu: idareli, eli sıkı.
- tutumsuz: eli açık, idaresiz,
- tuzak: hile.
- tuzağa düşürmek: aldatmak,
- tüh: yazıklar olsun,
- tükenmek: bitmek,
- tüketmek: bitirmek,
- tüm: bütün, topu, tamam,
- tümce: cümle,
- tümör: ur.
- tümsekli: dışbükey,
- tür: cins, çeşit,
- türemek: 1. ortaya çıkmak. 2. oluşmak.
- Türkoloji: Türkbilim.
- tütsü: buhur,
- tüze: adalet,
- tüzük: nizamname.