1. Haberler
  2. GENEL
  3. B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler

  • baba: 1. ata. 2. peder,
  • babacan: 1. cana yakın. 2.olgun. 3. kalender,
  • babalanmak: öfkelenmek,
  • babayiğit: mert, güçlü, yürekli,
  • bacak: ayak.
  • bacı: kız kardeş,
  • badire: felâket,
  • bagaj: yük.
  • bağ: demet, deste, denk, balya, sargı,
  • bağdaşmak: uzlaşmak, anlaşmak, uyuşmak,
  • bağfiil: ulaç.
  • bağımlı: tâbi,
  • bağıntılı, bağlı,
  • bağımsız: müstakil, kayıtsız, özgür, hür.
  • bağımsızlık: istiklâl, özgürlük, hürriyet,
  • bağır: göğüs,
  • bağırmak: seslenmek
  • bağış: teberru,
  • bağışıklık: muafiyet.
  • bağışlamak: 1. affetmek. 2.hibe etmek,
  • bağlamak: 1. düğümlemek. 2. söz almak. 3. takmak, geçirmek. 4. bitirmek. 5. maaş vermek. 6. tesir etmek. 7. sözleşme yapmak.
  • bağlanmak: sevmek,
  • bağlantı: irtibat, ilgi.
  • bağlılık: sadakat, ilgi.
  • bağnazlık: taassup, geri kafalılık.
  • bahadır: kahraman, yiğit,
  • bahane: sebep,
  • bahis: konu, mevzu,
  • bahsetmek: konuşmak,
  • bahşetmek: bağışlamak,
  • baht: talih,
  • bahtiyar: mutlu,
  • bahtiyarlık: mutluluk,
  • bahtsız: talihsiz,
  • bakım: özen.
  • bakımlı: mamur, eskimemiş, yıpranmamış.
  • başeğme: 1. boyun eğme. 2. başeğim. 3. itaat. 4. teslimiyet. 5. kölelik, eğilme,
  • başgöz etmek: evlendirmek, birleştirmek,
  • başıboş: 1. serbest, hür. 2. kayıtsız.
  • başıbozuk: düzensiz, gelişigüzel,
  • başıdinç: rahat,
  • başıkabak: saçsız,
  • başına buyruk: bağımsız, özgür.
  • başkalaşmak: değişmek,
  • başkan: 1. reis. 2. şef. 3. önder. 4. elebaşı,
  • başkası: diğerleri, ötekisi,
  • başkatip: başyazman,
  • başkent: başşehir,
  • başkomutan: başkumandan,
  • başlamak: 1. girişmek, harekete geçmek. 2. muameleye koymak,
  • başlangıç: ön söz.
  • başlayış: giriş,
  • başmuharrir: başyazar,
  • başörtülü: eşarplı, örtülü.
  • başsağlığı: taziye,
  • başsız: lidersiz, öndersiz, amirsiz, reissiz, şefsiz.
  • başsızlık: anarşi,
  • başşehir: başkent,
  • baştan: tekrar,
  • baştançıkarmak: ayartmak,
  • baştansavma: gelişigüzel,
  • batak: 1. bataklık. 2. batmış, faydasız, mahvolmuş,
  • batakçı: 1. dolandırıcı. 2. müflis,
  • batı: garp.
  • batıl: temelsiz, çürük, boş. batır,
  • batur: yiğit, bahadır, kahraman, korkusuz,
  • batma: 1. boğulma, gömülme, gurup. 2. inkiraz.
  • batmak: 1. boğulmak, gömülmek, dalmak. 2. iflâs etmek. 3. çökmek, kaybolmak.
  • bayağı: aşağılık, basit, değersiz.
  • bayağılaşmak: adileşmek, aşağılaşmak, basitleşmek,
  • bayağılık: adilik, alçaklık.
  • baygın: 1. süzgün. 2. bayılmış. 3. sevdalı, âşık.
  • bayılmak: 1. sersemlemek, süzülmek, mahmur olmak,
  • bayındır: mamur, baytar: veteriner,
bazen: arada, ara sıra, arada bir.
  • bazı: birtakım, kimi. 2. arada bir, ara sıra.
  • bebe: bebek,
  • becayiş: değişme,
  • beceri: 1. maharet. 2. ustalık,
  • becerikli: usta, hünerli, mahir,
  • beceriklilik: ustalık, hünerlilik, maharetlilik.
  • beceriksiz: hünersiz, maharetsiz, çalpa.
  • bed: kötü.
  • bedava: karşılıksız, parasız, emeksiz, ucuz.
  • bedavacı: beleşçi,
  • bedbaht: 1. mutsuz. 2. talihsiz. 3. bahtsız,
  • bedbin: kötümser,
  • beddua: 1. ilenme 2. lânet.
  • bedel: 1. karşılık. 2. fiyat. 3. kıymet. 4. eşit.
  • bedelsiz: karşılıksız,
  • beden: gövde,
  • bedevi: göçebe,
  • beğenmek: hoşlanmak,
  • behemehal: mutlaka,
  • beher: her bir.
  • beklemek: oyalanmak, eğlenmek, gözlemek, ummak,
  • bekri: sarhoş,
  • bela: felâket,
  • beleş: karşılıksız, bedava,
  • beleşçi: bedavacı,
  • belge: vesika,
  • belgin: açık.
  • belirgin: bariz, seçkin, açık,
  • besbelli, belirli: muayyen, belli,
  • belirsiz: müphem, meçhul,
  • belirten: tamlayan,
  • belirti: 1. alâmet. 2. işaret, im. 3. nişan. 4. simge, sembol. 5. ipucu,
  • bellek: hafıza,
  • bellemek: öğrenmek,
  • belletmek: öğretmek, ezberletmek.
  • belli: 1. aşikâr, 2. muayyen, belirli. 3. açık, sade. 4. aleni,
  • bembeyaz: apak. bencillik: egoistlik,
  • benek: nokta, bengi: ebedi, daimi,
  • beraber: birlikte,
  • beraat: arınma, aklanma,
  • berbat: kötü, pis, fena.
  • bereket: bolluk, verimlilik,
  • bereketli: bol, verimli, gür.
  • berelemek: hırpalamak,
  • berk: 1. katı, sert. 2. sağlam,
  • berkitmek: sağlamlaştırmak,
  • berrak: duru, saydam, temiz, net, an.
  • berraklaşmak: durulaşmak, saydamlaşmak, temizlenmek, netleşmek, anlaşmak.
  • besbelli: apaçık, şüphesiz,
  • besili: semiz.
  • beslemek: doyurmak, yetiştirmek,
  • bestekâr: besteci,
  • beşaret: müjde.
  • beşer: insan,
  • beşeriyet: insanlık,
  • beter: kötü, berbat,
  • beti: şekil, biçim,
  • betimlemek: tasvir etmek,
  • beyanat: demeç,
  • beyanname: bildiri,
  • beyaz: ak.
  • beyazlatmak: ağartmak, temizlemek.
  • beyhude: boşuna,
  • beyin: dimağ, beyinsiz: akılsız,
  • beynelmilel: uluslararası,
  • bezdirmek: bıktırmak, usandırmak.
  • bezeme: süsleme,
  • bezgin: yılmış, bıkkın,
  • bezirgan: tüccar,
  • bezmek: bıkmak,
  • bıçkın: külhanbeyi, çapkın,
  • serseri, bıdık: kısa, tıknaz,
  • bıkmak: usanmak,
  • bıktırmak: usandırmak, bezdirmek.
  • bırakmak: 1. koyuvermek. 2. terketmek.
  • biçare: zavallı, biçimlendirmek: şekillendirmek.
  • biçimli: güzel, yakışıklı,
  • biçimsiz: çirkin, sevimsiz, yakışsız.
  • biçmek: 1. kesmek, doğramak, ayırmak,
  • bölmek. 2. hasat etmek,
  • bigâne: ilgisiz, aldırışsız,
  • bîgünah: günahsız,
  • bihaber: habersiz,
  • bilâhare: sonra,
  • bilâkis: tam tersine,
  • bildik: tanıdık,
  • bildiri: tebliğ, beyanname,
  • bildirmek: 1. haber vermek. 2. anlatma, ifade,
  • bilemek: keskinleştirmek,
  • bilgi: malûmat,
  • bilgin: alim.
  • bilgisayar: kompüter.
  • bilgisiz: 1. cahil. 2. okumamış. 3. acemi,
bilhassa: özellikle,
  • bilim: ilim.
  • bilinç: şuur, akıl.
  • bilinçaltı: şuuraltı,
  • bilinçdışı: şuursuzca,
  • bilinçli: şuurlu,
  • bilindik: malûm, bilinen,
  • bilinen: bilindik, malûm,
  • bilinmeyen: meçhul,
  • bilirkişi: uzman, eksper,
  • bilmek: 1. anlamak. 2. öğrenmek,
  • bilmez: cahil,
  • bilmezlik: cehalet,
  • bilumum: bütün,
  • bina: yapı.
  • binici: süvari, atlı, sipahi.
  • binek: binilen.
  • bir: 1. tek. 2. aynı. 3. müşterek. 4. yalnız. 5. eşit.
  • biraz: azıcık,
  • birçok: çok, pek çok.
  • birden: ansızın,
  • birey: fert.
  • bireysel: ferdi,
  • biricik: yegâne, tek.
  • birikmek: yığılmak, toplanmak.
  • biriktirmek: toplamak,
  • birinci: ilk, iyi.
  • birincil: ana, en ilk.
  • birisi: biri.
  • birleşmek: 1. bütünleşmek. 2. uyuşmak. 3. kaynaşmak. 4. yaklaşmak,
  • birlikte: beraberce,
  • birtakımı: bazısı,
  • bitap: yorgun, bitaraflık: yansızlık,
  • bitek: verimli,
  • biteviye: sürekli, yeknesak,
  • biteviyelik: süreklilik, yeknesaklık,
  • bitimli: sonlu, sonuçlu, sınırlı.
  • bitimsiz: sonsuz, sonuçsuz, neticesiz, sınırsız,
  • bitirmek: sonuçlandırmak, tamamlamak, tüketmek,
  • bitişik: yapışık, kavuşuk, yandaki,
  • bitki: nebat,
  • bitkisel: nebati,
  • bitkin: halsiz.
  • bitkinlik: cansızlık, yorgunluk.
  • bitmek: 1. tükenmek. 2. tamamlanmak. 3. son bulmak,
  • bivefa: vefasız,
  • bizar: tedirgin, bıkmış,
  • bizzat: kendi, kendisi,
  • blöf: korkutma,
  • bodur: tıknaz, bacaksız, bastıbacak, bücür,
  • boğazlamak: öldürmek,
  • boğazlı: obur, iştahlı, pisboğaz.
  • boğucu: sıcak, sıkıntılı,
  • boğuk: kısık.
  • boğulmak: ölmek, sıkılmak,
  • bol: 1.geniş. 2. çok. 3. bereketli.
  • bollanmak: çoğalmak, artmak, fazlalaşmak,
  • bolluk: verimlilik, refah, dirlik, bereket, feyz.
  • bonkör: cömert,
  • borç: 1. ödünç. 2. ödev.
  • borçlu: verecekli.
  • boşaltmak: 1. bırakmak, tahliye etmek. 2. dökmek, aktarmak,
  • boşanmak: 1. ayrılmak. 2. ipini koparmak, serbest kalmak. 3. harlamak, şakır şakır yağmak,
  • boşboğaz: geveze, boşlamak: ihmal,
  • boşluk: 1.kofluk, çürüklük, vakum, feza. 2. oyuk. 3. eksiklik. 4. yetersizlik,
  • boşuna: nafile, beyhude, boş yere.
  • boy: kabile.
  • boyalı: boyanmış, süslü,
  • boylu: 1. endamlı. 2. uzun
  • boylu, boylu boslu,
  • boynu bükük: üzgün,
  • boysuz: tıknaz, bodur, bacaksız, bastıbacak,
  • boyuna: 1. uzunlamasına. 2. durmaksızın, aralıksız, arasız, ara vermeksizin,
  • boyunbağı: kravat,
  • boyunduruk: esaret, tahakküm.
  • boyut: 1. uzunluk, genişlik,
  • bozgunculuk: ordu bozanlık, fesatçılık, fitnecilik,
  • bozkır: step.
  • bozmak: 1. sakatlamak, kırmak. 2. kötüleştirmek. 3. bozukluk yapmak, ufak hâle getirmek. 4. feshetmet. 5. hasat toplamak,
  • bozuk: 1. kusurlu, aksak, düzensiz, hurda. 2. dargın,
  • bozuşmak: darılmak,
  • böbürlenmek: büyüklenmek.
  • bölge: mıntıka,
  • bölgesel: mahalli, yöresel,
  • bölmek: 1. taksim etmek. 2. üleştirmek,
  • bölüştürmek. 3. parçalamak. 4. dağıtmak.
  • bölük: bölüm, kısım,
  • bölümlemek: sıralamak, sıraya koymak, sınıflamak,
  • bölüşmek: üleşmek, paylaşmak, taksim etmek.
  • bön: budala, saf.
  • böyle: 1. şöylece, gibi, şekilde, bunun gibi. 2. bu biçimde, bu yolda, bu çeşit,
  • böylece: böylelikle, tam böyle.
  • budala: ahmak, aptal, bön, enayi, avanak,
  • budamak: 1. kısaltmak. 2.kesmek. 3. azaltmak,
  • budun: millet, ulus.
  • buhran: bunalım,
  • buhur: tütsü,
  • bulak: pınar, kaynak,
  • bulanık: donuk, puslu,
  • bulaşık: kirli, pis.
  • bulaşmak: 1. kirlenmek. 2. sürülmek. 3. sirayet. 4. çatmak,
  • bulgu: 1. buluş, keşif. 2. icat, bulu.
  • bulmak: 1. elde etmek. 2. keşfetmek. 3. icat etmek,
  • buluşmak: kavuşmak,
  • bulutlanmak: kararmak,
  • bunalım: buhran, sıkıntı, gerginlik.
  • bunalmak: sıkıntı nefesi daralmak
  • burmak: kıvırmak, döndürmek, çevirmek,
  • burnu havada: kibirli,
  • buruntu: sızı, ağrı, ıstırap,
  • buruşuk: kırış kırış, pürüzlü, kıvrım kıvrım,
  • buse: öpücük,
  • buut: boyut,
  • buyruk: emir, ferman,
  • buyurmak: emretmek,
  • buzlanmak: donmak,
bücür: kısa boylu, bodur,
  • bükmek: 1. kıvırmak. 2. eğirmek. 3. katlamak. 4. yapmak,
  • bulûğ: erginlik, erinlik, olmak.
  • büsbütün: tamamen, tamamiyle, iyiden iyiye,
  • bütün: eksiksiz, tam, yekûn,
  • büyü: efsun,
  • büyücek: irice,
  • büyük: iri, kocaman, yaşlı.
  • büyük anne: nine.
  • büyük baba: dede.
  • büyük elçi: sefir,
  • büyüklenmek: kibirlenmek,
  • gururlanmak, övünmek,
  • büyüklük: irilik, kocamanlık.
  • büyülemek: hayran bırakmak, efsunlamak.
  • büyülü: büyülenmiş, efsunlanmış.
  • büyütme: abartma, mübalağa,
  • büyütmek: abartmak, mübalağa etmek,
  • büzülmek: 1. sinmek. 2. buruşmak, kırışmak.

B Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Onlarnediyo.Com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin