M Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler, Anlamları
M Harfi İle Başlayan Eş Anlamlı Kelimeler
- maalesef: yazık ki.
- maarif: eğitim,
- maaş: aylık.
- maazallah: Tanrı korusun,
- mabet: tapınak,
- macera: serüven,
- maceraperest: serüvenci,
- madde: 1. cisim. 2. unsur,
- mafsal: eklem,
- mağara: oyuntu, in.
- mağdur: kıygın,
- mağlubiyet: yenilgi,
- mağlup: yenik,
- mahal: yer, yöre.
- mahalli: yerel,
- maharet: beceriklilik, ustalık.
- mahçubiyet: utangaçlık,
- mahçup: utangaç, sıkılgan,
- mahdum: oğul.
- mahfuz: saklı,
- mahir: becerikli, usta.
- mahiyet: nitelik,
- mahlûk: yaratık.
- mahmurluk: 1. sersemlik. 2.süzgünlük,
- mahpus: hapsedilmiş,
- mahpushane: cezaevi, tutukevi.
- mahrek: yörünge,
- mahrem: gizli,
- mahrum: yoksun,
- mahsuben: hesabına,
- mahsul: ürün.
- mahsur: kuşatılmış, çevrilmiş, sarılmış,
- mahsus: 1. özellikle. 2. bilhassa.
- mahvetmek: yok etmek,
- mahvolmak: yok olmak, bozulmak,
- mahzun: üzgün,
- mahzur: 1. salanca. 2. engel,
- mahzurlu: sakıncalı,
- mai: mavi.
- makaslama: 1. kesme. 2. kısaltma,
- makber: mezar.
- makbul: beğenilen, geçer,
- makbuz: alındı,
- maket: örnek,
- maksat: amaç.
- maksatlı: amaçlı,
- maksimum: azami,
- maktul: öldürülmüş,
- makul: mantıklı,
- makule: takım,
- makûs: ters.
- malûl: sakat.
- malûm: bilinen, bilindik, belli.
- malumat: bilgi,
- malzeme: gereç,
- mamul: yapılmış, işlenmiş,
- mamur: bayındır,
- mana: anlam,
- manalı: anlamlı,
- manasız: anlamsız,
- mânen: ruhça, duyguca, gönülce,
- manevi: tinsel, ruhsal,
- mâni: engel,
- mânia: engel.
- manşet: 1. başlık. 2. kolluk,
- manzara: görünüş,
- manzum: nazım.
- manzume: 1. koşuk. 2. dizge.
- maraz: hastalık,
- marifet: maharet, ustalık, hüner.
- mâruf: bilinen,
- maskara: 1. eğlendirici. 2.soytarı,
- maskaralık: soytarılık,
- maslahat: iş.
- maslahatgüzar: işgüder,
- masraf: gider,
- masraflı: pahalı,
- masum: suçsuz, günahsız,
- maşrık: doğu.
- mat: donuk,
- matbaa: basım evi.
- matbu: basılı,
- matbuat: basın,
- matem: yas, üzüntü,
- materyal: gereç,
- matkap: delgi,
- matrak: alay, eğlence,
- mavimtrak: mavimsi,
mayasıl: egzama
- mayhoş: ekşimsi,
- mayi: sıvı.
- mazbata: tutanak,
- mazbut: düzenli.
- mazeret: özür.
- mazi: geçmiş,
- mazur: mazaretli.
- meblağ: tutar,
- mebus: milletvekili,
- mebusluk: milletvekilliği,
- mecal: güç, derman, takat,
- mecbur: yükümlü, zorunlu,
- mecburiyet: zorunluluk,
- mecmua: dergi,
- mecnun: deli, çılgın,
- meçhul: bilinmeyen,
- medeni: uygar,
- medenilik: uygarlık,
- medet: imdat, yardım,
- mefhum: kavram,
- mefruşat: döşeme,
- meftun: tutkun,
- meğer: hâlbuki,
- mehil: vade, mühlet,
- mehtap: ay ışığı,
- mekân: yer.
- mekruh: iğrenç,
- mektep: okul.
- melankoli: karasevda,
- melodi: ezgi.
- melül: üzgün,
- memba: kaynak,
- memleket: ülke.
- memlûk: köle.
- memnu: yasak, yasaklanmış.
- mendebur: pis, sümsük, sünepe.
- memnun: hoşnut,
- memnuniyet: kıvanç, mutluluk.
- memur: görevli,
- memuriyet: memurluk,
- mendebur: sümsük,
- menetmek: yasaklamak,
- meneviş: hare.
- menfaat: yarar, çıkar,
- menfi: olumsuz,
- menfur: iğrenç, tiksindirici, nefretlik.
- menkul: taşınır,
- mensubiyet: ilişkinlik.
- mensucat: dokumalar,
- mera: otlak,
- merak: kaygı, tasa.
- meraklanmak: kaygılanmak, tasalanmak, üzülmek,
- meram: maksat, erek.
- merasim: tören,
- merhale: 1. aşama. 2. evre.
- merhamet: acıma,
- merhametli: acıması olan, acıyan.
- merhametsiz: acımasız, gaddar.
- merhum: rahmetli,
- merkep: eşek.
- merkeziyet: merkezcilik,
- mersi: sağ ol!, teşekkür,
- mersiye: ağıt.
- mert: yiğit, sözünün eri, adam.
- mertebe: aşama,
- mertlik: yiğitlik,
- mesafe: ara, uzaklık,
- mesai: çalışmalar,
- mesaj: haber,
- meselâ: örneğin,
- mesele: sorun.
- Mesih: İsa Peygamber,
- mesken: konut,
- meslek: uğraş,
- mesnet: dayanak,
- mesul: sorumlu,
- mesuliyet: sorumluluk,
- mesut: mutlu.
- meşakkat: güçlük, sıkıntı, zorluk,
- meşgale: uğraş, iş güç.
- meşhur: ünlü.
- meşru: yasal, kanunlu.
- meşrubat: içecekler.
- meşruhat: açıklamalar,
- metanetli: dayanıklı,
metazori: zorla,
- meteliksiz: züğürt,
- methetmek: övmek,
- methiye: övgü.
- metin: sağlam, dayanıklı,
- metot: yöntem,
- mevcudiyet: varlık,
- mevcut: var olan, bulunan.
- Mevlâ: Tanrı, mevzu: konu.
- meydan: alan.
- meydanlık: açıklık,
- meyil: 1. eğim, akıntı. 2. özlem.
- mezar: kabir, gömüt.
- meziyet: nitelik.
- mezun: 1. bitirmiş. 2. izinli. 3. yetkili,
- mıntıka: bölge,
- mısra: dize.
- mızrap: 1. çalgıç. 2. tezene. 3. pena mihenk taşı: denektaşı,
- mihnet: sıkıntı,
- mihrak: odak.
- mihver: eksen,
- miktar: nicelik.
- mikyas: ölçek, ölçü.
- millet: ulus.
- milli: ulusal,
- miliyetçilik: ulusçuluk,
- mini: küçük,
- minimini: küçücük,
- minimum: asgari,
- minkale: iletki,
- mintan: gömlek,
- minyon: ince, zarif, küçük, sevimli,
- mirasçı: vâris,
- misafir: konuk,
- misal: örnek,
- misil: 1. kat. 2. eş.
- miskin: uyuşuk,
- miting: toplantı, gösteri,
- mitralyöz: makineli,
- mizaç: huy.
- mizah: gülmece,
- modern: çağcıl,
- monoton: tekdüze, yeknesak,
- montaj: kurma,
- mostra: örnek,
- möble: mobilya,
- muafiyet: bağışıklık,
- muallim: öğretmen,
- muamma: bilmece,
- muasır: çağdaş.
- muavin: yardımcı,
- muayyen: belirli,
- muazzam: koskoca, görkemli.
- muazzez: sevgili,
- muhabbet: sevgi, yarenlik,
- muhabere: haberleşme,
- muhacir: göçmen,
- muhafaza: saklama, koruma,
- muhafazakârlık: tutuculuk,
- muhakeme: yargılama,
- muharebe: savaş,
- muharrir: yazar,
- muhasara: kuşatma,
- muhavere: konuşma,
- muhit: çevre,
- muhtelif: çeşitli,
- muhtemel: umulur, beklenir,
- muhterem: sayın,
- mukadderat: yazgı, talih,
- mukaddes: kutsal,
- mukavele: sözleşme,
- mukavemet: dayanma,
- mukayese: karşılaştırma,
- muktedir: erkli, iktidarlı.
- munis: uysal, sevimli,
- muntazam: düzgün,
- murahhas: delege,
- murakebe: denetleme.
- murat: istek, dilek,
- musibet: 1. felâket. 2. uğursuz,
- muştu: müjde,
- mutaassıp: bağnaz,
- mutabık: uygun, uyuşmuş,
- muteber: 1. saygın. 2. güvenilir, inanılır,
- mutedil: ılımlı,
- mutlaka: kesinlikle,
- mutlu: mesut,
- mutluluk: saadet,
- muvaffak: başarılı,
- muvakkat: geçici,
- muvazene: denge,
- muzafferiyet: zafer, yengi,
- muzır: zararlı,
- muzip: takılgan, şakacı,
- mübadele: değişme,
- mübalâğa: abartma,
- mübarek: kutlu,
- mücadele: savaşma, uğraş,
- mücellit: ciltçi.
- mücerret: soyut,
- müdafaa: savunma,
- müdana: minnet,
- müdahale: karışma,
- müddet: süre.
- müdüriyet: müdürlük.
- müessese: kurum, kuruluş,
- müfrit: aşın.
- mühim: önemli,
- mühimsemek: önemsemek,
- mühlet: vade.
- mükâfat: ödül.
- mükemmel: eksiksiz,
- mülâyim: yumuşak,
- mümbit: bitek, verimli,
- mümessil: temsilci,
- mümin: inanan, müslüman.
- mümkün: olabilir, olası,
- mümtaz: seçkin,
- münakaşa: tartışma,
- münasebet: ilişki,
- münasebetsizlik: saygısızlık,
- münasip: uygun, yerinde,
- münevver: aydın,
- münferit: tek, ayrı.
- münhal: açık.
- münhasıran: yalnız,
- müphem: belirsiz,
- müptelâ: düşkün,
- müracaat: başvuru,
- müreffeh: gönençli.
- mürettebat: tayfa,
- mürettip: dizici,
- müsaade: izin.
- müsabaka: yarış.
- müsamaha: hoşgörü,
- müsavi: eşit.
- Müslim: Müslüman,
- müspet: olumlu, pozitif,
- müsrif: savurgan,
- müstahsil: üretici,
- müstakil: bağımsız,
- müstehcen: edepsizce,
- müstesna: ayrıcalı,
- müsvedde: karalama, taslak,
- müşavir: danışman,
- müşfik: sevecen,
- müşkül: 1. güç. 2. engel,
- müşkülpesent: titiz,
- müşterek: ortak, ortaklaşa,
- müşteri: alıcı.
- mütareke: ateşkes,
- müteessir: 1. etkilenmiş. 2.üzülmüş,
- mütecaviz: saldırgan,
- müteessir: üzgün, üzülmüş,
- müthiş: korkunç,
- mütemadiyen: sürekli, aralıksız.
- mütevazı: alçak gönüllü,
- müttefik: birleşik,
- müvezzi: dağıtıcı,
- müzayede: artırma,
- müzmin: süreğen, kronik,
- müzminleşmek: süreğenleşmek, kronikleşmek.